Delicesine davranışlarıyla, meczup tavırlarıyla siyaset dışı, akıl dışı tavırlarıyla da aslında o açtıkları çukura kendileri de düşmeye aday bir ülke olarak, yönetim olarak duruyorlar” dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş, Düzce Üniversitesi 2024-2025 Akademik Yılı açılış törenine katılmak için geldiği kentte ilk olarak Valiliği ziyaret etti. Kurtulmuş, daha sonra Düzce Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi salonunda düzenlenen törene geçti. Törene, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un yanı sıra Düzce Valisi Selçuk Aslan, AK Parti Düzce Milletvekili Ercan Öztürk, Düzce Belediye Başkanı Faruk Özlü, Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nedim Sözbir, akademik personel ve öğrenciler katıldı.
Açılış töreninde konuşan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, önümüzdeki dönemin en temel özelliklerinden birisinin çok kutupluluk olacağını belirterek, “Amerika Birleşik Devletleri'nin Afganistan'dan apar topar çekilmesiyle birlikte o tek kutuplu olduğu empoze edilen sistem de çöktü. Şimdi önümüzde yeni bir dönem var. Bu dönemin nasıl gelişeceği, nasıl yeni gelişmelerle dünyanın hangi güç içerisinde hareket edeceğini henüz bugünden bütünüyle bilmemiz, bilebilmemiz mümkün değil. Tabii ki bazı tahminler, bazı öngörülerde bulunuyoruz. Ama şunu çok açık bir şekilde söyleyebiliriz ki önümüzdeki dönemin en temel özelliklerinden birisi çok kutupluluk olacak. Artık dünya ne iki hudutlu ne tek kutuplu bir dünya olmayacak. Çok kutuplu bir dünya olacak. Bu da şu demektir; başta bizim içinde bulunduğumuz coğrafya olmak üzere dünyanın birçok yerinde yeni güç merkezleri, yeni güçlü ülkeler ortaya çıkacak, yeni dengeler ve yeni denklemler oluşacaktır. Size moral vermek için, kendime moral vermek için söylemiyorum. Çok kutuplu yeni dünyanın gelişmeleri içerisinde bu bölgenin büyük ülkelerinden birisi olan Türkiye olacaktır.” diye konuştu.
‘TÜRKİYE, ÇOK KUTUPLU DÜNYA DENGELERİNİN EN ÖNEMLİ ÜLKELERİNDEN OLACAK’
Kurtulmuş, Türkiye’nin önümüzdeki dönemin çok kutuplu dünya dengelerinin en önemli ülkelerinden birisi olacağına dikkat çekerek, şöyle konuştu:
“Bugün itibarıyla genç, diri nüfusu itibarıyla Türkiye'nin konumu itibarıyla, yani hangi denklemi alırsanız alın içinde vazgeçilemez bir ülke olarak varoluşu itibarıyla Türkiye önümüzdeki dönemin bu çok kutuplu dünya dengelerinin en önemli ülkelerinden birisi olacaktır. Küresel kuzey, küresel güney dengesinde, Müslüman, Hıristiyan ülkeler arasındaki dengede, Asya, Avrupa dengelerinde, dünyanın bütün stratejik geçiş yollarından olması, dünyanın bütün enerji imkanlarının, bir kapısı olabilecek potansiyele sahip olmasından dolayı Türkiye bu coğrafyanın yükselen yıldızı olmaya, dünya denkleminde güçlü bir ülke olmaya adaydır. Ancak şunu da biliyoruz ki bu coğrafyada biz zaten ecdadımızı buraya adım attığı günden itibaren öyle yan gelip yatarak hiçbir şekilde bir rahatlık içerisinde geçirmedik. Hep mücadeleyle geçirdik. Hep ileri hedefler önümüze koyarak ilerleyeceğiz. Hep daha ileriye doğru gittik ve inşallah bundan sonra da daha ileriye gideceğiz.”
İSRAİL’E TEPKİ
TBMM Başkanı Kurtulmuş, İsrail’in bölgeyi ateş çukuruna çevirdiğini ifade ederek, “Yeni dönemin belirsizliklerini artıran bir önemli gelişme olarak da bu çok kutupluluk sürecinde İsrail'in bir yıldır devam eden ve bölgeyi ateş çemberine değil, ateş çukuruna çevirdiği ve bu çok büyük çukurun içine bütün bölge ülkelerini itmeye çalışıyorlar. Delicesine davranışlarıyla, meczup tavırlarıyla, siyaset dışı, akıl dışı tavırlarıyla da aslında o açtıkları çukura kendileri de düşmeye aday bir ülke olarak, yönetim olarak duruyorlar. İsrail’in bir yıldır devam ettirdiği bu katliamda, bu soykırımda aslında dünyadaki dengeleri çok derinden sarsan fevkalade bir gelişme olarak orta yerdedir. Ancak İsrail’in bu saldırgan tavrının, dünyada yeni bir gelişmeye de sebep olabileceğini de görüyoruz. Kendisine dokunulamayan bir ülke olduğunu iddia eden, var sayan, Amerika Birleşik Devletleri ve bazı Avrupa ülkeleri olmak üzere kendisine hiçbir şekilde dokunulamayacağını zanneden İsrail’e Amerika’nın bütün desteğine rağmen, Birleşmiş Milletler’in bütün engellemelerine rağmen, dünyanın hemen hemen tamamı karşı çıkmış, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin başvuru ile Uluslararası Adalet Divanı’nda da dokunulamaz zannedilen İsrail’e dokunulmuştur. Önümüzdeki dönemde çok daha önemli gelişmelerin olacağını hep birlikte göreceğiz. Esasında bugün 7 Ekim, bütün televizyonlarda da İsrail işgalinin başlaması, 1 yıl oldu deniliyor. İsrail, Gazze’yi işgale 2023 yılında başlamadı. Bu senaryonun birinci perdesi var. İkinci perdesi var. Öncelikle 1917’de Osmanlı cihan devleti, Filistin topraklarından çekilmek zorunda kalınca oraya, İngilizler geldiler ve yönetmeye başladılar. İngilizlerin bölgede ele aldığı yönetimle birlikte yaptığı ilk iş Filistin’in topraklarına yerleştiler. İlk olarak 1917’de ilk olarak yerleştiler. O haritayı biliyorsunuz. Oraya yasa dışı yerleşimciler yerleştirilmeye başlandı. Arkasından 1948 ile birlikte İsrail, ilhak, imha ve işgal politikalarını duraklamadan devam ettirdi. İki tepe aldı üstüne yattı, Birleşmiş Milletler kınadı. Arkasında Amerika var. İstediğiniz kadar kınayın. Kararlar çıktı. Onlarca karar var. Çekilin buralardan diye. Şehirleri işgal etti. Genişledi, genişledi, genişledi ve fevkalade güçlü bir şekilde bugünkü güne hazırlandı. Oyunun birinci perdesi 1917’de açılmıştır” ifadelerini kullandı.
‘OYUNUN İKİNCİ PERDESİ 2003 YILIND AÇILMIŞTIR’
İsrail’in dünya üzerinde kurmaya çalıştığı oyunun sahneye konulduğunu söyleyen Kurtulmuş, “Oyunun ikinci perdesi ise 2003 yılında açılmıştır. 2003 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak’ı işgaliyle birlikte başlayan süreç. Hemen arkasından 2011 yılında Arap baharı olarak başlayan yeni gelişmeler bölgede tam da İsrail'in bugünü için hazırlığın başlangıcıdır. Irak’ın işgaliyle birlikte ve arkasından gelişen süreçlerde bölgedeki ülkelerin tamamı İsrail'e karşı çıkabilecek, ona mani olabilecek ülkelerin tamamı bölünme, parçalanma ve iç savaş sürecine sürüklenmiştir. Şöyle bir gözden geçirelim. Irak paramparça olmuştur. Suriye paramparça olmuştur. Lübnan, şimdi İsrail yasa dışı bir şekilde Lübnan'ı işgali hazırlanıyor. Ama Lübnan neredeyse önce Müslüman Hıristiyan iç savaşıyla, arkasından da 2003’ten sonraki gelişmelerle birlikte mahalle mahalle bölünmüş, tamamıyla böyle kolay bir lokma olarak hazırlanmıştır. Sudan, Libya, fiziki olarak bölünen ülkelerden bahsediyorum. Suriye, Suriye'den bahsediyoruz. Ve bu anlamda ne yazık ki bazı ülkelerde siyaseten yönetilemez hale getirilmiştir. Böylece ikinci perdeyle birlikte bölge ülkelerinin tamamı birbiriyle düşman, birbiriyle rakip, birbiriyle çelişen, birbiriyle çatışan ülkeler, halklar ve etnik yapılar mezhebi yapılarda birbirlerine karşı hale getirilmişlerdir. Dolayısıyla ikinci perde maalesef acı bir gelişme olarak yine arkasından yüz binlerce insanı, yaralı, ölü bir şekilde bırakarak gerçekleştirilmiş, ikinci perdenin kapanmasıyla birlikte üçüncü perde yani Gazze’nin fiilen işgaliyle birlikte başlayan süreç gerçekleşmeye başlamıştır” dedi.
ÜÇÜNCÜ PERDE DEVAM EDİYOR
Oyunda üçüncü perdenin sergilendiğini ve halen işgal çabalarının devam ettiğini kaydeden Kurtulmuş,
“Üçüncü perde devam ediyor. Ve burada hazır bu kadar bölge ülkelerine dağınık bulmuşken İslam ülkelerini bu kadar inisiyatifsiz, bu kadar korkak, bu kadar siyaseten etkisiz bulmuşken ve arkasında gemileriyle, uçaklarıyla, askeri gücüyle, siyasetiyle, Batı ülkelerinin, büyük ülkelerin kendi yanında bulmuşken İsrail diyor ki, Netanyahu ve çetesi diyor ki; biz de son vuruşumuzu yapalım. Arzımevudu gerçekleştirelim. Değerli arkadaşlar, dünya sistemini ciddi şekilde yerden yere vuran dünya sistemini bundan sonra süreçte gerçekten yeni gelişmelere gebe bırakan bu saldırgan tavrın bütün ülkeler tarafından önlenilmesi dünya barışı için en önemli şarttır. Türkiye’nin de bütün insanlarının uyanık olması lazım. Saflığa kapılmamamız gerekiyor” dedi.
Milli meselelerde bir olmak gerektiğini belirten Kurtulmuş, “Bildiğiniz gibi İsrail Devleti'nin bayrağının üstündeki mavi çizgi Fırat Nehri'ni altındaki Mavi çizgi ise Nil nehrini sembolize eder. Yani Nil’den, Fırat'a bütün bu coğrafya siyonistlerin elini altına girmeden bu harekatı bitirmemeye yemin etmiş vaziyettedirler. Onun için uyanık olmak, ne yapıldığını yapılmak istendiğini gayet iyi görmek ve Türkiye olarak önce kendi topraklarımız, kendi milletimizi, kendi vatanımızı en iyi şekilde korumak ve bölgenin birliğini, dirliğini sağlamak için mücadele etmemiz lazım. Öncelikle uyanık olmak, bu meselelerde Orta Doğu'daki meselelerde ve dünya meselelerinde Türkiye'nin içerisinde ne kadar farklı fikirlere sahip olursak olalım siyaseten hangi parti programları, teklifleri halkanıza sunuyor olursak olalım. Milli meselelerimizde bir beraber ve bütünleşik olmak mecburiyetindeyiz. Bunu sadece bir siyasi partinin mensubu olarak değil, sadece vatanını seven bir vatansever olarak değil, aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak da bir sorumluluk olarak görüyorum. Siyaseten fikirlerimiz farklı olabilir. Gittiğimiz istikametler A'dan Z'ye birbirine zıt olabilir. Ama milli menfaatlerimiz özellikle önümüzdeki yeni dönemde Türkiye'nin imkanlarını ve kabiliyetlerini arttırma azmimiz, gayretimiz ve başta siyonistlerin hedefleri olmak üzere ülkemize karşı birtakım niyetler içerisinde olanlara karşı da ortak bir duruşu sergilememiz bizim milli vazifemizdir. Diyoruz ki ne yapılacak? Birincisi uyanık olacağız. İkincisi birlik ve beraberlik içerisinde olacağız. Değerli kardeşlerim, eğer Türkiye bu konudaki bu birliğini, beraberliğini devam ettirirse Allah'ın izniyle bölgedeki oynanan oyunları çözebilecek bir iradeyle ortaya koyacaktır. Bu süre içerisinde bendeniz şahsen 161 kişi, meclis başkanı, başbakan ve cumhurbaşkanı seviyesinde ikili görüşmelerimiz olmuş. Bir yıl içerisinde. Şunu sizi temin ederek söyleyebilirim ki devlet, hükümet olarak, millet olarak hep beraber olan, aynı çizgide duran ve bu konuda tek ses çıkaran neredeyse dünyadaki ender ülkelerden birisi Türkiye'dir Allah'a çok şükür.”
“BİRLİK İÇERİSİNDE UYANIK OLACAĞIZ”
Kurtulmuş, birlik içerisinde uyanık olmak gerektiğini dile getirerek, “Bu duruşumuzu devam ettireceğiz. Birlik içerisinde uyanık olacağız. Bize dokunmaz, bize gelmez demeyeceğiz. Şöyle bakın, sadece öncesine, hatta biraz daha gidip 30 yıl öncesine gidin bakın. Bölgede 20 yıl önceki meselelerin hemen tamamına yakını bizim sınırlarımızın çok uzaklarındaydı. Adım adım bu tehlikenin yaklaştığını ve Türkiye'yi de içine alacak, hatta Türkiye'yi de açtıkları bu ateş çukuruna atma niyeti içerisinde olduklarını gayet yakinen biliyoruz. Bunun için bu birlik, beraberlik içerisinde hareket edeceğiz. Değerli kardeşlerim bu kapsamda inşallah yarın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Dışişleri Bakanımız ve Milli Savunma Bakanımız bölgedeki gelişmelerle ilgili hususlarda milletvekili arkadaşlarımızı çok geniş bir şekilde bilgilendirecekler ve böylece parlamentodaki milletvekillerine, milletin temsilcileri olarak bu konuda atılacak adımlar konusunda bilgilendirilecek ve görüşlerini ifade edeceklerdir” ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE’NİN UYANIK KALMASI İÇİN ÇALIŞACAĞIZ
Türkiye’nin bu oyun içinde uyanık kalması gerektiğini söyleyen Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye'nin aydınları olarak, Türkiye'nin beyni olan üniversitelerimiz olarak bu konudaki çalışmalarımızı da süratle sürdüreceğiz. Ayrıca bölge halkları arasındaki farklılıkların, ayrılıkların giderilebilmesi için de gayret sarf edeceğiz. Özellikle son zamanlarda Suriye ve Mısır'da normalleşme meselesi adımları ise tam da bu amaçla atılan, atılmaya çalışılan adımlardır. Böylece bölge halkları ve devletleri arasındaki mümkün olduğu kadar yakın dayanışmanın test edilmesi her birimizin menfaatinedir. Ayrıca üçüncü olarak üzerinde duracağımız konu, insanlık cephesinin güçlendirilmesidir. Bu süre içerisinde bütün baskılara rağmen özellikle batı ülkelerinde demokrasinin güçlü olduğu, sivil toplumun güçlü olduğu ülkelerde, Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere, Avrupa ülkelerinin çoğu başta olmak üzere bunların hesap edemediği bir gelişme oldu. Bunların hepsinin tek tek dosyaları bizde var. Mesela dünyaca ünlü eski Yunanistan Maliye Bakanı iyi bir iktisatçıdır. Berlin Üniversitesi’nde konferans vermeye gittiği zaman antisiyonist fikirleri dolayısıyla Almanya'ya sokulmadı. Sonra bir şekilde Almanya'ya girdi. Kendisinden Berlin Üniversitesi'nde vereceği konferansı vermemesi için baskı yaptılar. Adam kongre salonuna kadar gitti. Sonuçta konferans salonunun kapısını kilitleyerek, konuşturmadılar. Dünyanın birçok yerinde siyonizm karşıtı öğretim üyelerinin kapının önüne konulduğunu biliyoruz. Konuşturulmadıklarını biliyoruz. Bu kadar büyük baskılara rağmen sivil toplum kuruluşlarının büyük bir şekilde Batı kamuoyunda sokaklara çıktığı, milyonlarla hatta on milyonlarla ifade edilecek büyük kalabalıkların dünyanın birçok ülkesinde bu vahşete, bu katliama, bu soykırıma, bu etnik temizliğe dur diyebilecek bir insanlık gösterisi içerisinde olduklarını gördük. Türkiye'nin özellikle bu kadar büyük imkan ve fırsatları varken bilimde ve teknolojide, kültürde ve sanatta manevi ve maddi anlamda her türlü gelişmeyi gerçekleştirecek gücünün olduğunu biliyoruz.”