Aralık 2019'da Çin'de başlayıp, tüm dünyayı saran Covid-19 salgını için halk sağlığını korumak adına bilim insanları çeşitli tavsiyelerde bulunmakta, ülkeler salgının etkilerini hafifletmek için çeşitli önlemler almaktadır.

Tüm bu tavsiye ve önlemlerin yoksul kesimlere yansımasını düşündüğümüzde, söylemlerin havada kaldığı ve çoğu söyleminde aslında yaşanan gerçekliğe uymadığını ve uygulamada sıkıntı yaşandığını görmek mümkün.

Yoksul ve çeşitli sağlık haklarına ulaşamayan yurttaşlarımızın, yaşam koşullarını ekonomik, sosyolojik ve toplumsal boyutunu göz önünde bulundurmak, aslında Covid-19 salgınının yayılmasını engelleyecek tedbirler ışığında tüm toplumun sağlığının korunması yönünde olumlu etki edecektir.

Sosyal izolasyon Covid-19 salgınından korunma tedbirleri arasında evde bile otururken yaklaşık 1 buçuk metre olarak kabul edildiği bu durumda, maalesef 6 metrekare evlerin varlığı ve iç içe bulunan yapıların, sağlıksız altyapı ve üstyapılarını düşündüğümüzde, bu alanlarda sosyal izolasyondan bahsetmek söz konusu bile değil. Belki uzun vadede bu gibi barınma sorunları ortadan, yerel yönetimler ve merkezi hükümetin adımlarıyla ortadan kalkacaktır ama içinden geçtiğimiz bu dönem şehrin arka sokakları için gerçekten endişe verici ve sancılı geçecektir. Bu nedenle bu alanların sık sık dezenfeksiyonu yapılmalı ve çaresiz bir yurttaş profiline, kimse terk edilmemelidir.

Covid-19 salgınıyla mücadele kapsamında bir dizi yapılması gerekenler konuşulmuştu. Bunların en başında el temizliği ve beden temizliğiydi. Bu durumda temiz suya erişim konusunda sıkıntı yaşayan yurttaşlarımıza yerel yönetimler tarafından günün belli saatlerinde su dağıtımı yapılmalı. Özellikle, 21. Yüzyıl Türkiye'sinde, maalesef ki ortak tuvalet kullanan insanları düşündüğümüzde bu durumun aciliyeti 10 kat artmaktadır.

Yerel yönetimlerimiz, suya sabuna ulaşamayan yurttaşlarımıza 31 Mart ve 23 Haziran'da dağıttığı paketlerden(hijyen kitleri) ihtiyacı olan yurttaşlarına acilen dağıtmalıdırlar.

Ülkemizin de, karar kıldığı ve doğrudan uygulamaya geçirdiği bir takım önlemler var. Bu önlemlerin arasında okul ve üniversitelerde yerinde eğitime ara verilmesi ve online eğitime geçilmesi, kalabalık toplanmaların gerçekleştiği yerlerin kapanması, umuma açık istirahat ve eğlence yerlerinin kapanması, iş yerlerinin kapanması gibi önlemler yer almaktadır. Covid-19'un yayılmasını engellemekte faydası olan bu uygulamalar beraberinde, ciddi ekonomik krizler yaratacaktır ve bu gelen kriz etkisini ilk günden hissettirmiş bulunmaktadır.

Geçimini günlük kazanan gruplar arasında müzisyenlerin olduğu, sokak ekonomisine en çok katkı sağlayan çiçekçiler, günlük çalışma kollarının arasında en yaygın olan komicilik ve garsonluk, dışarıda bir amme hizmeti de sağlayan otoparkçılar, seyyarlar, çantacılar, pilavcılar, simitçiler, gündelik temizliğe gidenler, trafikte cam silenler, trafikte su ve çiçek satanlar, hurda ve kağıt toplayıp geri dönüşüme yani doğaya katkı sağlayanlar, kitap satanlar, sigortasız çalışanlar, isimlerini meslek gruplarını yazamadığım daha çok insan yani güvencesizler, bunların hepsi toplumun görünmeyen yüzü olduğu

için bu durumdan çok derin etkilendi, eğer ciddi önlemler bir strateji kapsamında alınmazsa ileriki boyutu daha derin ve onarılması güç mücadeleler gerektirecektir.

Bu durumda yerel yönetimlerin ve merkezi yönetimin yapması gereken acil eylem planı oluşturup, nakdi ve ayni yardımların kontrollü bir şekilde bu mahalle ve sokaklara dağıtımının yapılmasını sağlamaktır. Göründüğü kadar zor değil, ne kadar kalabalık gözükseler de bu sokak ve mahallelerde , sayıları bellidir.

Kamu sağlığı açısından son derece önemli olan bu öneriler ve beraberinde alınacak önlemler Covid-19 salgını tehlikesi geçene kadar uygulanmalı ve seçimden seçime hatırlanan bu bölgelerde yurttaşlar yalnız bırakılmamalıdır.

Covid-19 salgını ile mücadele kapsamında alınan önlemlerden kaynaklı yiyecek ihtiyacını karşılayamayan yoksul ailelere hane başına hafta da bir olmak kaidesiyle haftalık kumanya desteği sağlanmalıdır. 3 ayda 1 yatırılan 250 tl lik yardımların miktarı arttırılarak aylık en az 1000 lira yoksul aileye destek sağlanmalıdır.

Ve bilinmelidir ki bu öneri ve talepler olağanüstü yaşanılan kriz kaynaklı olup uygun şartlar oluştuğunda, kalıcı politikalar ve yerel kalkınma hedefleri hazırlanmalı bu acı tecrübeden ders çıkarılmalıdır.

Birçok kez konuşarak, yardımlaşma dayanışma naraları atanlar, bu söylemlerini gerçekleştirmek için bir fırsat bulmuşlardır. Çünkü istenilenler ihtiyaca binaen insan hakları kapsamında bir yaşam hakkıdır, dayanışma ve yardımlaşmaya gelince yoksulluk sınırının altında yaşayan yurttaşlarımız (başta Romanlar) olmak üzere hala yarım ekmek,hala yarım paket katı yağ, hala çay bardağına sıvı yağ alarak kıt kanaat idare ettikleri ekonomilerini ayakta tutmaya çalışıyor.

Yapılacak çalışmalarda gönüllü olarak işbirliğine açık olduğumuzu belirtir, İstanbul geneli için veri - bilgi paylaşımını yapacağımızı duyurmak isteriz.

BAHATİN TURNALI

POLİTİKACI

Editör: Haber Merkezi